Haziran 06, 2018

"En tehlikeli insan tipi az anlayan, çok inanandır." Anton ÇEHOV


Yokluktan var oluyoruz. Hiç bir varlık şu anki haline doğumuyla gelmiyor. Bazıları şanslı doğuyor sanıyoruz ama o noktaya kadar eşitiz aslında. Sonra kopuyor film. İnsan insanın eline düştüğü an tüm kainatın seyri değişiyor. Çünkü insan doyumsuz, ne kadar iyi olursa olsun içinde bir yerlerde o karanlık taraf gizli. İster çıkarsın ortaya, isterse de son nefesine kadar saklı tutsun. Karanlıkla yüz yüze gelince mecburiyet kisvesi altında verilmeyen kararlar, gözden düşmeyen insan kalmıyor. Birbirimizin kuyusuyuz bu anlamda. Kim kimin içinde boğuluyor belli değil.

Düşünmenin insanı delirttiğini söylerler. Göz yumamadıklarına çözüm bulamamaktan oluyor galiba. Bir insanın bir insana üstünlüğü beni çıldırtıyor. Ne zaman ne yapacağımın söylenmesi, mentalite çerçevesine sığma ihtimali olmayan fikirlerin eğilip bükülüp toplumsal kurallar haline getirilmesi, bir şekilde kamuoyunun insanca akla sahip olmayan varlıklar tarafından kontrol edilebilmesi ve daha sonsuz saçmalıkla içiçe yaşıyoruz. Bunlar bir gün değişecek, ah çok mutlu olacaz, güneşli günler yakındır gibi ütopyalarım yok. Açıkçası hiçbir yolun bir diğerinden daha aydınlık olduğunu düşünmüyorum ortaya kişisel çıkarlar, siyaset, para, güç, statü vb tanımlar girince. Bu bölge insanlığın kara kutusu. Pandora umudu dünyaya saçmış başka bir kutudan ama bize kalan yine hırsımızda boğulmak olmuş. Hiçbir kutunun içi temiz değil bu ülkede.

Kişisel mutluluklara inanıyorum sadece. Mutlu bir insanım. Çünkü tek isteğim çevremi güzelleştirerek bu tip kavgalara karışmamak. Ne siyaset istiyorum habitatımda, ne bol para, ne statü, ne de fitne fesat.

Ne çıplak geziyor diye bir insanı yargılamaya hakkım var ne de türbanlı, çarşaflı diye.

Ne gülüyor diye bir insanı yargılamaya hakkım var ne de ağlıyor diye.

Milliyetinden, dininden, dinsizliğinden, fikirlerinden, inanıp inanmadıklarından, hiçbir durumda bağlı değiliz birbirimize. Sadece ve sadece saygı üzerine kurulu bir düzen olsaydı pek de güzel yaşardık. Herkes işine baksın. Nokta.

Ya sen kimsin ki de benim giydiğime, yediğime içtiğime, fikirlerime karışabilme hakkını kendinde görüyorsun. AKLIM ALMIYOR! Alabilmesinin de tek bir yolu dahi yok. Dünyanın bir düzeni olması için birilerinin birilerini yönetmesi gerektiği fikri ilk ne zaman çıkmışsa, insanın insana üstünlüğünün sadece toprak üstünde olacağı da bir gün anlaşılacak. Evet doğarkenki eşitliğimiz hayat içinde bozuluyor belki ama ölürken de eşitiz. Kimseye iltimas geçen yok. BÜYÜK insansın diye öldükten sonra da ay az daha yaşasın demiyorlar senin için.

Yine bir seçim dönemi. Yine hem halkıma hem kendime üzülüyorum. Sivas katliamı geliyor aklıma, yine Temmuz yaklaşıyor.

"Düşün altında binlerce kefensiz yatanı" dizesi içimi dağlıyor. Bunun için ölmüş olamazlar. Toprağın altıyla üstü yer değişsin yaşamaya hakkı yok üsttekilerin.

Yine her şeyi unutuyoruz. Yine sevmek istedikçe soğuyorum insanların dönüşebilecekleri o şeyden. Göz yumulanlardan. Suçsuzların suçluluklarından. Kimsenin temiz kalamamasından. Korkunç bir sarmalda yaşıyoruz. Tarih tekerrür ettikçe ivmeleniyor, üst üste biniyor şeytanca fikirler. Yetmiyor daha fazlasını istiyorlar. İnandırıyorlar halkımı kendilerine. Ya dine sığınıyorlar, ya Atatürk'e, ya Türklüğe. Ben kendimi bunlardan biri hissetmek zorunda mıyım? Hepsi olmak istiyorum belki. Sonsuz olasılıklar barındırıyorken içimde, sen beni nasıl sınırlandırırsın, nasıl birbirimize düşürürsün bizi. Ve biz nasıl bu kadar ahmak olup her seferinde yeniden yeniden ve yeniden düşeriz birbirimize. Ders kelimesine alerjimiz var hiçbir yaşta sevemiyoruz, alamıyoruz.

Anlatmak istediklerimi sayfalarca yazsam da yetmez. Ne aklım alır sonunda ne de bir sonuca ulaşırım. Dilerim ki daha kötüsü olmasın duamız kabul olur. Beterin beteri cidden var çünkü. İnşallah kafamızdaki örümceklerin temizlendiği, tozların süpürüldüğü, insan kelimesine anlam verdiğimiz günlere...



Hangi çiçek, diğerini “sarı açtı” diye ayıplar?
Hangi kuş, “farklı ötünce” diğerine yasak koyar?
Derisinden, dilinden ötürü öldürülüyor insanlar.
Ah insanlar! 
Her şeyi bulup kendini bulamayanlar…
Charles Bukowski

Hiç yorum yok:

트윗하기