Mayıs 11, 2015

“buraları rüzgar, buraları yağmur, sol omzuna güneşi asmadan gelme!” Oktay Rıfat

Dedemin fotoğrafı var karşımda. Yanında da şişko ninemin. İnsan mutsuzluğun lüks olduğunu böyle zamanlarda anlıyor işte. Ölüm ve hastalık zamanlarında. Dua etmekten başka çare yok elde, uzaklıkları paha biçilemez. Bir daha o kişiye sarılamayacak olmak ve son sarılmanın kıymetini bilmeden ayrılmak oturuyor insanın içine.

Harika bir gün. Mutluyum, ders çalışmaktan ve insan olmaktan başka bir sorumluluğum yok ve ben bunları çok büyütüyorum. Biri çıkmış terlik giyip metroda kitap okuyor diye bir başkasını yaftalıyor. Bir teyze çocuğu ölmesin diye sokak ortasında mendil satarken aşağılanıyor, bir köpeğe araba çarpıyor ve kenarda bırakılıp gidiliyor çöpmüş gibi... Dünya zaten çok da güzel bir yer değilken kimi zaman; onu, bir de bizim düşüncelerimizle kirletmemizin ne manası var.

Normalde uzun zamandır yazmıyorum, yazacak bir şey yok çünkü, kendimde de o isteği bulamıyorum zaten. Ama karşımda güç aldığım iki insanın fotoğrafı dururken ve dün şahit olduğum olaylar karşısında 3-5 bir şeyler yazayım dedim.


Harbiden üzülecek bir şeyimiz yok, neler yaşıyor insanlar. Şükür, duymamız gereken tek duygu. Zorlukların sonunda çıkılacak aydınlık yaşarken görülemiyor belki ama var o be, var. Mutlu olmayı öğrenmek gerek. Umarım her birimiz kendimizi sorguladığımızda değmediğini anlar ve gülümsemeye başlarız. İyi bakın kendinize, üzmeyin sizi :)
Ve şunu da bırakayım şuraya dinlersiniz belki.
https://www.youtube.com/watch?v=tDKZpjNsL8Q

Hiç yorum yok:

트윗하기