Eylül 29, 2015

"Ne tezatlı bir şey, ne tuhaf. Ne tuhaf acıyla hiç konuşamamak." Didem MADAK

"Alışılmıyor kızım alışılmıyor.
Yoksunluğuna alışılmıyor.
Nasıl alışayım ki? Kendime yemek koyuyorum, 2.tabağa da gidiyor elim. Bir şey hazırlayayım diyorum, aklıma “Adam da açtır şimdi, ona da sesleneyim” geliyor.
Alışılmıyor ki, bir evde o kadar yıl. 
Alışılmıyor."

Bayramın son günü anneannem de bizle babaanneme geldi. Dedemi kaybetmemizin üzerinden 1 sene ve 3 bayram geçti. Son bayramını yaşayıp gitti dedem bizimle. Arkasından söylenen cümleler hala yankılanıyor sanki. Bir tek kötü söz duymadım kimseden. Kimse de duyamaz zaten, iyiliğin yaşayan haliydi. Kimse için koşturmaktan yorulmadı yatağa düşene kadar. Hatırlamak bile yoruyor beni şu an. Odada serumun asıldığı çivilerin boşlukları duruyor hala. Kimsenin kapatıp da o günleri unutmaya mecali yok galiba. Bazı şeyleri silsen de yok edemezsin, içerde bir yerde o boşluğun, o olayın yankısı kalır.

Anneannemin "Alışabildin mi teyze Yaşar amcanın yokluğuna?" sorusunun cevabı yukardaki cümleler de. Alışılmıyor derkenki ses tonunu unutamıyorum hala. İçim o kadar burkuldu ki. Sevginin değil de ilerde dönüştüğü duyguların önemli olduğuna emin oldum o an. Severek evlenmediler, hayatları boyunca ikisi de ne kadar yoruldu her şeyden kimbilir. Yaşamadan bunları anlatmaya çalışmak saçma. Ama şartlar denen bir olgu da var ve eskiden köy ortamında şartların iyi olmasını kimse bekleyemez. Muhacirlik geçirdiler, ölümler yaşadılar, acıları bitmedi. Ama bakıyorum da şimdi, hatırlanan sadece güzel anılar. Alışmışlar birbirlerine ve oldukları gibi benimsemişler her şeyi.

Dedem sobaya odun ve kömür getirirken dökerdi mesela yerlere. Her yer simsiyah olurdu da babaannem bir kere bile "Ne yapıyorsun?" demez, hafif kamburu çıkmış sırtını biraz daha eğer yerleri temizlerdi peşi sıra. Dedem günde belki 6-7 öğün atıştırırdı ama bir kere bile düzeni aksatma demez, geleceği saati bilerek kurardı yine sofrasını.

Fedakarlığın adı kıymet bilmezlik oldu artık. Şartlar çok değişti. Takvimler her sayı atlayışında biz de insanlık olarak bir şeyler kaybediyoruz ya da beklentilerimiz gerçekleri aşıyor galiba.

Eskiden sevgi ve aşkın gerekli olduğunu savunurken, şimdiyse gözlerimin önüne babaannem geliyor. Ve diyorum ki önemli olan elini güvenerek tutabileceğin ve birbirinize ömür boyu o güveni vereceğiniz kişiyi bulmak. Devamında sevgi de aşk da gelir zaten.


Yatağa yattığınızda verdiği mutsuzluklar, mutluluklardan baskın gelenleri çıkarın hayatınızdan da kalbinizden de. Bugün gerçekleşenler geleceğin ufak bir yansıması sadece. Bir hayatı paylaşmanın kıymetini bilenlerin elini tutmak lazım. Arkasından “Alışılmıyor” denilebilecek kişilerin..
Huzur içinde uyu dedem, nur içinde..

4 yorum:

Bedirhan dedi ki...

Başıınız sağolsun .. Hayatı boyunca sabit ivmeyle insanlar kaybetmiş birisi olarak katılmadan edemiyorum, alışılmıyor yahu !! Nesine alışacaksın :) Ölüm eğer başına gelirse sadece sana olmuyor, ölüm o zaman kadar seni tanımış görmüş seninle bir yerde iki kelime laf etmiş herkese oluyor . Yakın zamanda bir kadın kaybettim . bir kaç ay geçti . İnsanlar konuştu, insanlar sustu . Bir yıl geçti, bir kaç ay daha . Bene hala af buyrun süpürge sapı yutmuş gibiyim, böyle bir yara hiç kapanmıyor . Tekrar başınız sağolsun ..

ATi dedi ki...

Bilge niye yazmıyorsun? :(

Bilge K. dedi ki...

Senin de başın sağolsun, herkesin acısı kendine kadar olduğu için insanların anlamalarını beklemek boş biraz maalesef. Umarım bundan sonra yaşamazsın böyle bir acı, denilebilecek tek şey bu galiba.

Bilge K. dedi ki...

Dersler ömrümü tükettiği için yazamıyorum :D Yakında diyeyim ben sana tatile girince gelecek bir şeyler :D

트윗하기