"Alışılmıyor kızım alışılmıyor.
Yoksunluğuna alışılmıyor.
Nasıl alışayım ki? Kendime yemek koyuyorum, 2.tabağa
da gidiyor elim. Bir şey hazırlayayım diyorum, aklıma “Adam da açtır
şimdi, ona da sesleneyim” geliyor.
Alışılmıyor ki, bir evde o kadar yıl.
Alışılmıyor."
Bayramın son günü anneannem de bizle babaanneme geldi. Dedemi kaybetmemizin üzerinden 1 sene ve 3 bayram geçti. Son bayramını yaşayıp
gitti dedem bizimle. Arkasından söylenen cümleler hala yankılanıyor sanki. Bir
tek kötü söz duymadım kimseden. Kimse de duyamaz zaten, iyiliğin yaşayan
haliydi. Kimse için koşturmaktan yorulmadı yatağa düşene kadar. Hatırlamak bile
yoruyor beni şu an. Odada serumun asıldığı çivilerin boşlukları duruyor hala.
Kimsenin kapatıp da o günleri unutmaya mecali yok galiba. Bazı şeyleri silsen
de yok edemezsin, içerde bir yerde o boşluğun, o olayın yankısı kalır.
Anneannemin "Alışabildin mi teyze Yaşar amcanın yokluğuna?" sorusunun cevabı yukardaki cümleler de. Alışılmıyor derkenki
ses tonunu unutamıyorum hala. İçim o kadar burkuldu ki. Sevginin değil de
ilerde dönüştüğü duyguların önemli olduğuna emin oldum o an. Severek evlenmediler,
hayatları boyunca ikisi de ne kadar yoruldu her şeyden kimbilir. Yaşamadan
bunları anlatmaya çalışmak saçma. Ama şartlar denen bir olgu da var ve eskiden
köy ortamında şartların iyi olmasını kimse bekleyemez. Muhacirlik geçirdiler,
ölümler yaşadılar, acıları bitmedi. Ama bakıyorum da şimdi, hatırlanan sadece güzel anılar. Alışmışlar birbirlerine ve oldukları gibi benimsemişler her şeyi.
Dedem sobaya odun ve kömür getirirken dökerdi mesela
yerlere. Her yer simsiyah olurdu da babaannem bir kere bile "Ne yapıyorsun?" demez,
hafif kamburu çıkmış sırtını biraz daha eğer yerleri temizlerdi peşi sıra.
Dedem günde belki 6-7 öğün atıştırırdı ama bir kere bile düzeni aksatma demez,
geleceği saati bilerek kurardı yine sofrasını.
Fedakarlığın adı kıymet bilmezlik oldu artık. Şartlar çok
değişti. Takvimler her sayı atlayışında biz de insanlık olarak bir şeyler
kaybediyoruz ya da beklentilerimiz gerçekleri aşıyor galiba.
Eskiden sevgi ve aşkın gerekli olduğunu savunurken, şimdiyse
gözlerimin önüne babaannem geliyor. Ve diyorum ki önemli olan elini güvenerek
tutabileceğin ve birbirinize ömür boyu o güveni vereceğiniz kişiyi bulmak.
Devamında sevgi de aşk da gelir zaten.
Yatağa yattığınızda verdiği mutsuzluklar, mutluluklardan baskın
gelenleri çıkarın hayatınızdan da kalbinizden de. Bugün gerçekleşenler
geleceğin ufak bir yansıması sadece. Bir hayatı paylaşmanın kıymetini
bilenlerin elini tutmak lazım. Arkasından “Alışılmıyor” denilebilecek
kişilerin..
Huzur içinde uyu dedem, nur içinde..
4 yorum:
Başıınız sağolsun .. Hayatı boyunca sabit ivmeyle insanlar kaybetmiş birisi olarak katılmadan edemiyorum, alışılmıyor yahu !! Nesine alışacaksın :) Ölüm eğer başına gelirse sadece sana olmuyor, ölüm o zaman kadar seni tanımış görmüş seninle bir yerde iki kelime laf etmiş herkese oluyor . Yakın zamanda bir kadın kaybettim . bir kaç ay geçti . İnsanlar konuştu, insanlar sustu . Bir yıl geçti, bir kaç ay daha . Bene hala af buyrun süpürge sapı yutmuş gibiyim, böyle bir yara hiç kapanmıyor . Tekrar başınız sağolsun ..
Bilge niye yazmıyorsun? :(
Senin de başın sağolsun, herkesin acısı kendine kadar olduğu için insanların anlamalarını beklemek boş biraz maalesef. Umarım bundan sonra yaşamazsın böyle bir acı, denilebilecek tek şey bu galiba.
Dersler ömrümü tükettiği için yazamıyorum :D Yakında diyeyim ben sana tatile girince gelecek bir şeyler :D
Yorum Gönder