Mutlu sonları seviyorum. Hani şu “Hep aynı senaryo, kızla
oğlan sefil hayatlar yaşarlar ve filmin sonunda hop tüm sıkıntılar biterek
muratlarına ererler. Mutlu Sonmuş. Ne klişe!” diyenlere inat, seviyorum mutlu
sonları.
“Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler göreceğiz.”
demiş ya Nazım Hikmet. Böyle bir duygu galiba, böyle bir inanış, böyle bir
inanmaya ihtiyaç. Başka türlü nasıl geleceğe tutunur da umut edebilir insan.
Bu yazıyı yazmama bir kitap sebep oldu. Uzun süre bekletip
okuduğum bir kitap hem de. Hatta başlarken bir süre sıkılıp birakacağımı bile
düşünmüştüm ama işe bak ki bittiği gibi yazı yazdırdı bana, hayat garip yan.
Öyle ahım şahım bir kitap değil doğruyu söylemek gerekirse. Belki de edebi
açıdan bakıldığında beğenmeyenler olacaktır bile. Ama benim için içeriği o
kadar heyecan vericiydi ki. Kendimi buldum, geçmişimi buldum, yaptıklarımı,
yapamadıklarımı, cesaret edemediklerimi ve gelecekte yapmak istediklerimi
buldum. Ki kitabın adının da söylenme zamanı geldi galiba şu an :) “Bir Genç
Kız Yetişiyor” ismi. Ve hala şaşırıyorum bu isimde bir kitaba nasıl kafa
çevirmeden almışım diye. Galiba sahaflardan içeri adımımı attığımda kendimi
tanıyamıyor olmam bunun cevabı. Ah be hepsi benim olsa keşke. Ama bu hayalimizi
başka bahara bırakıp, iç çekerek hayatımıza devam ediyoruz. Ve çok uzatmadan bahsedeceklerime geçiyoruz.
Mutluluk zor sahip olunan bir şey değil. Bu tip zorluklara
göz kırparak hayatını gülerek devam ettirebilen insanlarla ilgili ne okursam
okuyayım bu geçiyor aklımdan. Üzülmeye hakkım yok diyorum. Koca bir insanlık
olarak suratımızı asmaya hakkımız yok. Nokta.
1900’lerin başında Brooklyn... Küçük bir kız ve kardeşi eve
3-5 kuruş daha fazla sokabilmek için hırdavatçıya topladıkları şeyleri götürüp
satarlar. Tatilleri bir çok çocuktan farklı olarak bu şekilde geçer,
çalışmakla..
Kitap çocukluklarından başlayarak Francie ve ailesinin
yaklaşık 15 senelik yaşantısını anlatıyor geçmiş ve bugün arasında gidip
gelerek. Normal bir konu, yaşananlar bilindik. Ama beni asıl etkileyen şey aile
bu kadar fakir, bilgisiz ve eğitimsiz olmasına rağmen o günün şartlarında
düşünce biçimi olarak bunca ileri olmaları. Bir annenin çocuğuna vereceği bir
çok öğüt vardır. Ben kitapta bunlardan en çok “evlendiğin zaman kocandan ayrı
biriktirdiğin bir kumbaran olsun. Bunu bir duvara çivile ve her gün mutlaka 3-5
de olsa bir şey at. Eğer ki çok sıkışırsan ya da çocukların ilerde bir ihtiyacı
olursa işte o zaman aç ve yeniden biriktirmeye devam et. En sonunda da o
parayla git ve kendine bir toprak parçası satın al. İşte o zaman bu
fakirliklerle dolu hayatın bitmiş demektir.”cümlesini sevdim. Çünkü toprak
onlara göre her şey. Çünkü 1 dolar bile günlerce tutabiliyor onları.
Ve Francie’nin babası öldüğünde, annesinin o parayı tamamen
cenazeye vermesinden sonra, kumbarayı atarak “artık onu çivilemek istemiyorum,
ne de olsa bir parça toprağa sahibiz.” diyerek kocasının mezarına bakışı beni
çok etkiledi mesela.
Bir kız çocuğu güçlü olmalı, haksızlıklar ya da küçümseyici
sözler karşısında dimdik durabilmeli. Maddi durumu kimseyi okumuş ya da bilgili
olarak addetmeye yetmez. Buydu görmek istediğim ve 414 sayfa boyunca gördüm ben
bunu. Belki de başlarını eğip de düzene teslim olmamaları etkiledi beni,
bilmiyorum. Bazen bazı şeyleri ummadığım şekilde sevebiliyorum, olmak istediğim
ben’e yakın olduklarından olsa gerek.
Daha pek çok cümle yazar, uzun uzun her altını çizdiğim
cümleyi koyardım buraya ama şu anı geride bırakıp yeni kitaplara geçme ve her
yeni kitapla beraber yeni bir “ben” bulma zamanı.
Son olarak Nazım Hikmet ile bitirelim bakalım. Hadi
eyvallah, mutlulukla...
Güzel günler göreceğiz çocuklar
Motorları maviliklere süreceğiz
Çocuklar inanın, inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz, güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz
Hani şimdi bize
Cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,
Yalnız cumaları, yalnız pazarları
Hani şimdi biz
bir peri masalı dinler gibi seyrederiz
Işıklı caddelerde mağazaları,
Hani bunlar
77 katlı yekpare camdan mağazalardır.
Hani şimdi biz haykırırız
Cevap:
Açılır kara kaplı kitap: Zindan
Kayış kapar kolumuzu
Kırılan kemik, kan
Hani şimdi bizim soframıza
Haftada bir et gelir
Ve, çocuklarımız işten eve
Sapsarı iskelet gelir
Hani şimdi biz
İnanın, güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz
Çocuklar inanın, inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz.
Nazım Hikmet RAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder