Şubat 14, 2016

Ne hoş bir güzelliği vardır, dünyadan hafif adımlarla gülümseyerek geçenlerin. Virginia Woolf

Mutlu sonları seviyorum. Hani şu “Hep aynı senaryo, kızla oğlan sefil hayatlar yaşarlar ve filmin sonunda hop tüm sıkıntılar biterek muratlarına ererler. Mutlu Sonmuş. Ne klişe!” diyenlere inat, seviyorum mutlu sonları.

“Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler göreceğiz.” demiş ya Nazım Hikmet. Böyle bir duygu galiba, böyle bir inanış, böyle bir inanmaya ihtiyaç. Başka türlü nasıl geleceğe tutunur da umut edebilir insan.


Bu yazıyı yazmama bir kitap sebep oldu. Uzun süre bekletip okuduğum bir kitap hem de. Hatta başlarken bir süre sıkılıp birakacağımı bile düşünmüştüm ama işe bak ki bittiği gibi yazı yazdırdı bana, hayat garip yan. Öyle ahım şahım bir kitap değil doğruyu söylemek gerekirse. Belki de edebi açıdan bakıldığında beğenmeyenler olacaktır bile. Ama benim için içeriği o kadar heyecan vericiydi ki. Kendimi buldum, geçmişimi buldum, yaptıklarımı, yapamadıklarımı, cesaret edemediklerimi ve gelecekte yapmak istediklerimi buldum. Ki kitabın adının da söylenme zamanı geldi galiba şu an :) “Bir Genç Kız Yetişiyor” ismi. Ve hala şaşırıyorum bu isimde bir kitaba nasıl kafa çevirmeden almışım diye. Galiba sahaflardan içeri adımımı attığımda kendimi tanıyamıyor olmam bunun cevabı. Ah be hepsi benim olsa keşke. Ama bu hayalimizi başka bahara bırakıp, iç çekerek hayatımıza devam ediyoruz.  Ve çok uzatmadan bahsedeceklerime geçiyoruz.

Mutluluk zor sahip olunan bir şey değil. Bu tip zorluklara göz kırparak hayatını gülerek devam ettirebilen insanlarla ilgili ne okursam okuyayım bu geçiyor aklımdan. Üzülmeye hakkım yok diyorum. Koca bir insanlık olarak suratımızı asmaya hakkımız yok. Nokta.
1900’lerin başında Brooklyn... Küçük bir kız ve kardeşi eve 3-5 kuruş daha fazla sokabilmek için hırdavatçıya topladıkları şeyleri götürüp satarlar. Tatilleri bir çok çocuktan farklı olarak bu şekilde geçer, çalışmakla..

Kitap çocukluklarından başlayarak Francie ve ailesinin yaklaşık 15 senelik yaşantısını anlatıyor geçmiş ve bugün arasında gidip gelerek. Normal bir konu, yaşananlar bilindik. Ama beni asıl etkileyen şey aile bu kadar fakir, bilgisiz ve eğitimsiz olmasına rağmen o günün şartlarında düşünce biçimi olarak bunca ileri olmaları. Bir annenin çocuğuna vereceği bir çok öğüt vardır. Ben kitapta bunlardan en çok “evlendiğin zaman kocandan ayrı biriktirdiğin bir kumbaran olsun. Bunu bir duvara çivile ve her gün mutlaka 3-5 de olsa bir şey at. Eğer ki çok sıkışırsan ya da çocukların ilerde bir ihtiyacı olursa işte o zaman aç ve yeniden biriktirmeye devam et. En sonunda da o parayla git ve kendine bir toprak parçası satın al. İşte o zaman bu fakirliklerle dolu hayatın bitmiş demektir.”cümlesini sevdim. Çünkü toprak onlara göre her şey. Çünkü 1 dolar bile günlerce tutabiliyor onları.
Ve Francie’nin babası öldüğünde, annesinin o parayı tamamen cenazeye vermesinden sonra, kumbarayı atarak “artık onu çivilemek istemiyorum, ne de olsa bir parça toprağa sahibiz.” diyerek kocasının mezarına bakışı beni çok etkiledi mesela.

Bir kız çocuğu güçlü olmalı, haksızlıklar ya da küçümseyici sözler karşısında dimdik durabilmeli. Maddi durumu kimseyi okumuş ya da bilgili olarak addetmeye yetmez. Buydu görmek istediğim ve 414 sayfa boyunca gördüm ben bunu. Belki de başlarını eğip de düzene teslim olmamaları etkiledi beni, bilmiyorum. Bazen bazı şeyleri ummadığım şekilde sevebiliyorum, olmak istediğim ben’e yakın olduklarından olsa gerek.

Daha pek çok cümle yazar, uzun uzun her altını çizdiğim cümleyi koyardım buraya ama şu anı geride bırakıp yeni kitaplara geçme ve her yeni kitapla beraber yeni bir “ben” bulma zamanı.
Son olarak Nazım Hikmet ile bitirelim bakalım. Hadi eyvallah, mutlulukla...

Güzel günler göreceğiz çocuklar
Motorları maviliklere süreceğiz
Çocuklar inanın, inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz, güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz
Hani şimdi bize
Cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,
Yalnız cumaları, yalnız pazarları
Hani şimdi biz
bir peri masalı dinler gibi seyrederiz
Işıklı caddelerde mağazaları,
Hani bunlar
77 katlı yekpare camdan mağazalardır.
Hani şimdi biz haykırırız
Cevap:
Açılır kara kaplı kitap: Zindan
Kayış kapar kolumuzu
Kırılan kemik, kan
Hani şimdi bizim soframıza
Haftada bir et gelir
Ve, çocuklarımız işten eve
Sapsarı iskelet gelir
Hani şimdi biz
İnanın, güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz
Çocuklar inanın, inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
Motorları maviliklere süreceğiz.

Nazım Hikmet RAN

Hiç yorum yok:

트윗하기