Eylül 25, 2016

100 bin iyi sözcüğünüz varsa işler yolunda demektir. Adam FAWER

Son zamanlarda herhangi bir kitapçının önünden geçenleriniz varsa yeşilli beyazlı, Oz isminde, Adam Fawer imzalı, 8 senenin ardından beklemekten bitap düşmüş hayranlarına güneş gibi doğan ve gene o hayranları kitabı beğenmek konusunda 2'ye ayıran kitabı görmüşsünüzdür. Ki ben de okumaya başladığımdan beri beğenip beğenmemek arasında fazlaca gel git yaşadım. Gelelim gel gitlerimin sonucuna. 

Öncelikle eğer Empati ve Olasılıksız'ı okuduysanız beklentiniz macera, bilim, heyecan ve yenilik oluyor Fawer'dan. Hele bir de aradan 8 sene geçince o beklentinin ulaştığı seviyeden bahsetmiyorum bile. 

Ama işte tam burda durmak gerekiyor. Fawer bu sefer farklı bir şeyler denemek istemiş. Hatta biraz da hayatın onu buraya ittiğini düşünüyorum ben. Çünkü yayınlanan bir ropörtajında bu sefer yazdığı kitaptan çocuklarının da keyif almasını istediğini ve onlar için yazdığını söylemiş. Hızlı ilerleyen, merkezden sapmayan bir kitap yazma amacındaymış ve ben bunların hepsini buldum Oz'da. Ha tamam okumaya ilk başladığımda “Bu ne ya! Ben seni senelerdir bekliyorum ve bu mu yani? Oz mu? Cidden mi?” cümlelerini de kurdum. Kitap ilerledikçe gerçek dünyaya uyarlama kısımlarında komik gelen milyonlarca yer de oldu ama önyargısız şekilde ve ritme kaptırıp da okuyunca “basmakalıp değil ama basit ve hoş” diyerek kapattım kapağı. Ki bu konuda çevirmen Algan Sezgintüredi'nin yazara yakın emeğinin olduğunu da ekleyeyim. Çevirdiği başka kitaplara da bakmayı listeme ekledim hatta o kadar başarılıydı bence Türkçe'ye uyarlaması. 

Ayrıca kitabın başında önsöz yerine teşekkür yazısı var ve Türk'lere ithaf edilmiş. Acayip gururlandım açıkçası. Editörü Kerem Egemen İpek'in kitabın yayınlanmasındaki emeği büyükmüş anlattığına göre. “Türkiye halkı olmasaydı bu kitabı yazamazdım.” diye de ekliyor Fawer ve insanın içi bir hoş oluyor tabi. Önemli değil sen yaz yeter ki be! 


Evet gelelim o zaman kitabın konusuna, bana göre olanına, olmayanına... 
Oz Büyücüsü'nü hemen hemen herkes biliyordur ucundan kıyısından. Filmi, oyunu, müzikali, Türkçe'ye uyarlanması derken herkesin gözünün önüne en azından 4 kişinin yan yana sarı bir yolda yürüdüğü o sahne gelir. Kalpsiz teneke adam, beyinsiz korkuluk, korkak aslan ve evine dönmek isteyen Dorothy. Kitap da bu kurgunun üzerine oturtulmuş bir modern zaman uyarlaması tadında. Sadece daha kanlı, daha vahşi, daha bilim kurgu içerikli. Hatta suya hükmetme, Iris'in kendini beğenmiş halleri, Seemore'un dahice planları derken beğendiğim bir çok ayrıntı da vardı kitapta. Ama işte beklenti, beklenti, beklenti diyorum. Eskileri unutup yeni bir kafayla okumak lazım yoksa acımasız yorumlarda bulunmak çok da zor değil. 

Neyse ne diyorduk. Hah! Dorothy'mizin annesi ve babası ölmüş ve teyzesiyle yaşıyor. Bir tane de arkadaşı var köpeği Toto dışında ama o da konuşmuyor. Seymour'un konuşmamasının nedeni de küçüklüğünde kelime dağarcığını yeterince genişlettiğinde konuşmaya karar vermesi. Ama ne kadar zaman geçerse geçsin Seymour bir türlü kendine yeterli gelmiyor ve en sonunda konuşmamaya karar veriyor. 

Ve olaylarımız tam da bu noktada Dorothy'nin Kansas'a yeni gelen Jack adında bir çocukla tanışmasıyla başlıyor. Jack kazara balta ile Dorothy'yi boynundan yaralıyor. Dorothy de bayılıyor haliyle. Uyandığındaysa yanında Toto ile bir hortumun yaklaşmakta olduğunu görüyor ve bir kulübeye saklanıyor tam da o anda paralel evrenler, uçmalar kaçmalar derken kendini Minişistan'da Doğu'nun Hain Cadısı'nı öldürmüş olarak buluyor. Ve Minişistan'ın minişleri onu kahraman ilan ediyorlar. Bu şekilde başlayan hikayede geri dönmek için Oz Büyücüsü'nü bulması ve onu bulurken de 3 kişiyle tanışması ve yaşanan olaylar anlatılıyor. Komik geliyor tabi başta. “Minişistan ne adgsdf” dediğinizi duyar gibiyim. Demeseniz de ben demiştim hepimizin yerine. Ama galiba böyle çerez niyetine okunacak kitaplara ihtiyacım varmış bu aralar ki akıp gitti kitap. Ha böyle çocuk kitabı gibi de gelebilir konusundan ötürü ama içerikte fazla kanlı sahneler var ve Fawer okuduysanız bilirsiniz ki kendisi çok usta bir betimleyicidir. Gözümde fazlaca canlandırdığım için de vahşet dolu içeriği dolayısıyla çocuk kitapları kategorisine girmediğini düşünüyorum. 

Yani son olarak demem o ki bence olmuş ama başka türlü olmuş. Bende fazlasıyla kredisi olan Fawer'ı 5 üzerinden 3,61 ile uğurluyorum. Hemen başka kitaplar yaz da okuyalım be kaptan. Çok fazla etrafa aldanıp baştan silip atmayın derim ben. Fazla beklenti içinde olmadan ve zorlanmadan hoş bir kitap okuyacağınızı düşünürseniz yetiyor size. E sonuçta “Tek bir dünya yok. Aklını, kalbini, duyularını karıştıracak bir dünyayla karşı karşıyasın. Bu diyarda gündüzler karanlık turuncu, güneş siyah, geceler bembeyaz. Büyünün yerini bilim aldı. Hatırladığın herkes, her şey artık çok daha güzel, korkunç, acımasız. Okuyun anlayacaksınız.”.

1 yorum:

İslamda.org dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
트윗하기