Kasım 27, 2016

"Unutma ki kimse dostu olduğu için kaybetmez. Kanatlar için sağol." Clarence


Ölmeden önce izlemeniz gereken bilmem kaç film. İmdb'nin en yüksek puanlı filmler listesi. Kült filmler vb hangi listeye bakarsanız bakın bazı filmler hepsinde geçer ve cidden büyük beklentilerle izlersiniz normal olarak. Benim bu beklentilerimse genelde "eh işte fena film değildi"yle bitiyor. Ama bugünlük "du" ekini de ekliyorum yüklemimin sonuna çünkü “It's A Wonderful Life” ciddi anlamda o kadar harikaydı ki neresinden başlayıp anlatayım maruzatımı size?

Öncelikle filmi "A Christmas Carol"a benzeten, sayısı azımsanmayacak bir topluluk var. Forumlarda, bloglarda 3-5 dakika dolanınca siz de görürsünüz. Bana da filmin ilk dakikalarından itibaren bir çağrışım yapınca yazmak istedim. Galiba filmin genel havasından dolayı oldu çünkü öyle kopyası manasında bir benzerliği yok, hissettirdikleri açısından tatlı tatlı anımsatıyor kendini, onu da çok severim zaten insanı bir hoş eder, bir yerlerde iyilik ve mutluluk illa ki var dedirtir. Hah tam da buraya değinmiş Frank Capra da. İyilik edersen iyilik bulursun. Bir insanın yaşaması dünyayı değiştirir. Kelebek etkisinin atomlarına inilmiş hali.

Bir kasabada büyük umutlarla büyüyen George Bailey'i hemen hemen hayatının her çağında inceleme olanağı veriyor bize. Genç ve heyecanlı bir gençten sorumluluk sahibi ve büyük sorunları olan bir aile babasına dönüşüyor gözlerimizin önünde. Her şeyin altından insanlığıyla kalkıyor. Kimsenin kimseye zulmetmesine, hak yemesine izin vermiyor. Elinde olanı düşünmeden paylaşıyor. Kaldı mı böyle insanlar gerçekten? Cevabı ne kolay bir soru. Ama kabullenmesi de bir o kadar zor. Demek ki dünyanın bir döneminde yaşam böyleydi ve bir kişinin hainliğiyle tüm düzen değişti. Bir kişinin nefsi toplulukların, toplumların nefsine dönüştü. Paranın bozmadığı bir şey var mı acaba? Ne kirli bir araç.

Evet bu ruhsal sorgulamaları geçip odağıma geri dönüyorum. 1946 yapımı bu arada "It's A Wonderful Life". Döneminde ciddi bir başarı kazanamamış çünkü aynı anda “The Best Years Of Our Lives” da vizyona girmiş ve bütün ödülleri toplamış. Tabi ki bu bir gösterge değil. Şu an en iyi filmler listelerinde başı çekiyor. Ve o kadar hak ediyor ki. İnsanı umutla, mutlulukla, her zaman bir ihtimalin daha olduğuyla cesaretlendiriyor. Hele ki son 10 dakika tüm filmi sırtlayıp şaha kaldırıyor. Ve bana hayalimi hatırlatıyor. Sevdiğim herkesle beraber sakin sorunsuz bir kasabada yaşayıp ölmeyi. E bunu da ancak dünyayı bir kasaba olarak düşünürsem gerçekleştirebilirim o yüzden oturduğum yerdekileri sevmeye karar verdim, o daha kolay. Kendini mutlu edecek bir yol bul dersine giriş 101.

Hala daha Amerika'da her yılbaşında yayınlanan bu filmi benim gibi sürekli geciktirmiş olanlarınız varsa hala buralarda bir yerlerde en yakın boş zamanında kesin izlesin ve salak salak gülümsemeye hazır etsin kendini. Aile güzel şey, dostluk güzel şey, hele ki kötü bir günün sonunda yalnız kalmıyorsanız bu çok çok daha güzel bir şey.

Hiç yorum yok:

트윗하기